DAVA ŞARTI ARABULUCUK KURUMU KAPSAMINDA YETKİLİ ARABULUCULUK BÜROSU VE YETKİ İTİRAZI

 

 

            Arabuluculuk, 6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu( HUAK ) ile 22.06.2012 tarihinde Türk Hukuk Sisteminde yerini almıştır.

            Arabuluculuğun; yabancılık unsuru taşıyanlar da dâhil olmak üzere, tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edebilecekleri iş veya işlemlerden doğan özel hukuk uyuşmazlıklarının çözümlenmesinde uygulama alanı bulduğu göz önüne alındığında, sözleşme ve irade özgürlüğünün hâkim olduğu hukuk sistemimizde geniş bir uygulama alanı bulduğu tartışmasızdır.

            Arabuluculuk; alternatif bir uyuşmazlık çözüm yöntemi olup uyuşmazlığın daha kısa sürede, daha az masraflı ve barışçıl yollarla çözüme ulaştırılmasını amaçlamakta, böylece yargının iş yükünü azaltan bir işlev görmesinin yanında toplumsal barışa da hizmet etmektedir. Arabulucuk, HUAK md.2’de Sistematik teknikler uygulayarak, görüşmek ve müzakerelerde bulunmak amacıyla tarafları bir araya getiren, onların birbirlerini anlamalarını ve bu suretle çözümlerini kendilerinin üretmesini sağlamak için aralarında iletişim sürecinin kurulmasını gerçekleştiren, tarafların çözüm üretemediklerinin ortaya çıkması hâlinde çözüm önerisi de getirebilen, uzmanlık eğitimi almış olan tarafsız ve bağımsız bir üçüncü kişinin katılımıyla ve ihtiyarî olarak yürütülen uyuşmazlık çözüm yöntemi” şeklinde tanımlanmıştır.

            Arabuluculuk kurumu, özellikle 01.01.2018 tarihinden itibaren iş hukukundan kaynaklı uyuşmazlıklarda, 01.01.2019 tarihinden itibaren konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat taleplerinden kaynaklı ticari uyuşmazlıklarda dava şartı olarak öngörülüp zorunlu hale getirildikten sonra uygulama alanı hızla genişlemiştir. Arabuluculuk Daire Başkanlığı’nın da web sitesinde ( http://www.adb.adalet.gov.tr ) yer alan istatiksel verilere göre; 02.01.2019-01.09.2019 tarihleri arasında ticari uyuşmazlıklara ilişkin 102.931, 02.01.2019-19.09.2019 tarihleri arasında iş uyuşmazlıklarına ilişkin 641.965 adet dava şartı arabuluculuk başvurusu yapılmış olup sadece bu sayılar dahi arabuluculuğun uygulama alanı konusunda fikir sahibi olmaya yeterlidir.

            Arabuluculuk kurumu, yeni bir kurum olması ve beklenenin aksine hızla gelişmesi, uygulama alanının geniş olması ve yukarıda da belirttiğimiz üzere bazı uyuşmazlık türlerinde dava şartı olarak düzenlenmesinden dolayı birçok hukuki tartışmayı da beraberinde getirmiştir. Bu hususlar göz önünde tutularak dava şartı arabuluculuk kurumu kapsamında yetkili arabuluculuk bürosu ve yetki itirazı, uygulamadan kaynaklanan sorunlar da belirtilmek suretiyle izah edilmeye çalışılacaktır.

 

1 ) DAVA ŞARTI ARABULUCULUK KAPSAMINDA YETKİLİ ARABULUCULUK BÜROSU 

            Dava şartı arabuluculuk kapsamında başvurulacak yetkili arabuluculuk bürosu HUAK md. 18A/f.4’de düzenlenmiş olup buna göre;

 

            “Başvuru, uyuşmazlığın konusuna göre yetkili mahkemenin bulunduğu yer arabuluculuk bürosuna, arabuluculuk bürosu kurulmayan yerlerde ise görevlendirilen yazı işleri müdürlüğüne yapılır” 

            Görüldüğü üzere; kanuni düzenleme, yetkili arabuluculuk bürosunun tespiti bakımından yetki kurallarına atıf yapmakta ve uyuşmazlık halinde başvurulacak yetkili mahkeme nerede ise yetkili arabuluculuk bürosunun da o yerde bulunan arabuluculuk bürosu olduğunu belirtmektedir.

            Yetkili arabuluculuk bürosunun tespitinde yetki kurallarına atıf yapılmakta olduğundan iş hukukundan ve ticari uyuşmazlıklardan kaynaklı uyuşmazlıklarda yetkili mahkemenin tespiti gerekmektedir.

 

            İş Mahkemeleri Kanunu md. 6 hükmüne göre; 

“İş mahkemelerinde açılacak davalarda yetkili mahkeme, davalı gerçek veya tüzel kişinin davanın açıldığı tarihteki yerleşim yeri mahkemesi ile işin veya işlemin yapıldığı yer mahkemesidir.

 

 Davalı birden fazla ise bunlardan birinin yerleşim yeri mahkemesi de yetkilidir” 

Yukarıdaki kanun hükmünden de anlaşılacağı üzere; iş hukukundan kaynaklı dava şartı arabuluculuk kapsamında yetkili arabuluculuk bürosu karşı taraf gerçek veya tüzel kişinin başvurunun yapıldığı tarihteki yerleşim yeri adliyesinde bulunan arabuluculuk bürosu ile işin veya işlemin yapıldığı yer adliyesinde bulunan arabuluculuk bürosudur.

            Konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat taleplerinden kaynaklı ticari uyuşmazlıklar bakımından yetkili arabuluculuk bürosunun tespiti bakımından ise kanundaki ayrık hükümler saklı kalmak kaydı ile genel yetki kuralları geçerlidir. Yetki kuralları; Hukuk Muhakemeleri Kanunu ( HMK ) md.5 ila 19’uncu maddeler arasında düzenlenmiştir.

 

            Hukuk Muhakemeleri Kanunu md.6 ‘da genel yetkili Mahkeme düzenlenmiş olup buna göre; 

            Genel yetkili mahkeme, davalı gerçek veya tüzel kişinin davanın açıldığı tarihteki yerleşim yeri mahkemesidir.”

 

            Buna göre konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat taleplerinden kaynaklı ticari uyuşmazlıklarda karşı tarafın yerleşim yerindeki yer adliyesinde bulunan arabuluculuk bürosu başvurulacak yetkili arabuluculuk bürosudur. 

            Bunun dışında sözleşmeden kaynaklı uyuşmazlıklarda sözleşmenin ifa edileceği yer mahkemesinin ( HMK md. 10 ), taşınmazın aynından doğan uyuşmazlıklarda taşınmazın bulunduğu yer mahkemesinin ( HMK md. 12 ), haksız fiilden kaynaklı uyuşmazlıklarda haksız fiilin meydana geldiği yer veya zararın meydana geldiği yahut gelme ihtimalinin bulunduğu yer ya da zarar görenin yerleşim yeri mahkemesinin de ( HMK md. 16 ) yetkili olduğunu belirtmekte fayda vardır.

           

            2 ) DAVA ŞARTI ARABULUCULUK KAPSAMINDA ARABULUCULUK BÜROSUNUN YETKİSİNE İTİRAZ

 

            Öncelikle belirtmek gerekir ki hukukumuzda kural olan yetkinin kesin olmadığı, diğer bir deyimle hakim veya mahkeme tarafından resen gözetilmediğidir. Ancak yetkinin kesin olduğu hallerde, örneğin gayrimenkulün aynından kaynaklı uyuşmazlıklarda,  Mahkeme, yetkili olup olmadığını resen gözetmek zorundadır. Dava şartı arabuluculuk kurumu çerçevesinde ise gerek arabuluculuk bürosu gerekse de arabulucu, kesin yetkinin söz konusu olduğu durumlarda dahi yetkiyi resen göz önünde bulunduramamakta, ancak ilk oturuma kadar usulünce yapılmış yetki itirazı durumunda kanunda ve yönetmelikte detaylıca belirtilen yetki itirazına ilişkin prosedür işletilmeye başlanmaktadır. 

            HUAK md. 18A/f.8’de belirtildiği üzere;

            Arabulucu, görevlendirmeyi yapan büronun yetkili olup olmadığını kendiliğinden dikkate alamaz.”

            Söz konusu hüküm yine Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu Yönetmeliği md.25/f.4’de de benzer şekilde düzenlenmiştir;

 

            “Arabulucu, görevlendirmeyi yapan adliye arabuluculuk bürosunun yetkili olup olmadığını kendiliğinden dikkate alamaz.” 

            Kanaatimizce son derece isabetli şekilde getirilen bu düzenleme bir dava şartı olarak da getirilen müessesenin taraflara ek bir maliyete sebep olmaması açısından yerinde olmakla birlikte eksik olup kanuni düzenlemenin amacı göz önüne alındığında aynı zamanda arabuluculuk bürosunun da yetkili olup olmadığını resen gözetmemesi gerekmektedir. Uygulamada, adliye nezdinde bulunan resmi arabuluculuk büroları yetkili olup olmadıklarını resen göz önünde tutmamakta, hatta tabiri caizse bu durum hiçbir şekilde tartışma konusu olmamakla birlikte yine de yukarıda belirtilen kanun ve yönetmelik maddesine “Arabuluculuk Bürosu…” ifadesinin de eklenmesi yerinde olacaktır.

 

            Diğer yandan, uygulamada başvurucu veya vekili, bulunduğu yer itibari ile en yakın arabuluculuk bürosuna başvurmakta, talep üzerine yetkili yer arabuluculuk bürosunun bağlı olduğu komisyon alanında faaliyet gösteren arabulucu görevlendirilmekte, bu şekilde yetkili arabuluculuk bürosuna başvuru yapıldığı kabul edilmekte olup kanaatimizce bu husus da pratik bir çözüm olarak görülse de hali hazırdaki kanuni düzenleme nazara alındığında kanuna aykırıdır. Çünkü, yukarıda da belirttiğimiz üzere; başvurunun, uyuşmazlığın konusuna göre yetkili mahkemenin bulunduğu yer arabuluculuk bürosuna yapılması gerekmekte olup bu sorunun çözümü için arabuluculuk başvurularında da adli başvurularda olduğu gibi muhabere sisteminin getirilmesi, muhabere sistemi ile yetkili arabuluculuk bürosuna başvuru yapılmasının sağlanması ve yetkili büro tarafından arabulucunun görevlendirilmesi gerekmektedir. Yine de uygulamada yerleştiği üzere; başvurucu yetkili arabuluculuk bürosuna başvurmasa dahi, talep üzerine yetkili arabuluculuk bürosunun bulunduğu komisyona bağlı olarak görev yapan arabulucunun tayin edilmesi üzerine vuku bulan yetki itirazlarında Mahkemelerce yetki itirazının reddine karar verildiğini belirtmek gerekir. 

            Yetki itirazının, kanunda ve yönetmelikte belirtildiği üzere “yetkiye ilişkin belgeleri sunmak suretiyle” yapılması, Mahkemelerin yetkisine itiraz prosedüründe olduğu gibi yetkili arabuluculuk bürosunun da gösterilmesi gerektiği önem arz etmekte olup aksi halde Mahkemeler tarafından yetki itirazının reddine karar verildiğini belirtmek gerekmektedir. Her ne kadar uygulamada özellikle il dışında bulunan taraflar bakımından telekonferans yolu ile arabuluculuk toplantısına katılım sağlanması mümkünse de somut bir yetki itirazı uyuşmazlığında Mahkeme’ce “… vekilinin telefon ile görüşmek suretiyle yetkiye itiraz ettiği, bu şekilde yetki itirazının usulüne uygun yapılmadığı anlaşıldığından yetki itirazının reddine…” karar vermiştir. Dolayısıyla yetki itirazının en geç ilk toplantıya kadar, yazılı olarak ve yetkiye ilişkin evrakların da eklenmesi suretiyle yapılması büyük önem arz etmektedir.

            Yetki itirazının gerek arabulucu gerekse de arabuluculuk bürosu tarafından resen göz önünde tutulmadığını, ancak itiraz halinde kanunda ve yönetmelikte belirtilen prosedürün işletileceğini belirtmiş idik. HUAK ve ilgili yönetmelikte yetki itirazı zaman bakımından sınırlandırılmış olup en geç ilk arabuluculuk toplantısında yetki itirazının yapılması gerekmektedir. Bu süreden sonra yapılan yetki itirazlarının hukuki sonuç doğurmayacağı ve yetki itirazına ilişkin prosedürün işletilemeyeceği açıktır.

            Yetki itirazı üzerine yapılacak iş ve işlemler de HUAK( md.18A/f.8 )  ve ilgili yönetmelikte ( md.25/f.4 ) düzenlenmiş olup buna göre;  arabulucu yetki itirazı ile karşılaşınca dosyayı derhâl ilgili sulh hukuk mahkemesine gönderilmek üzere büroya teslim eder. Mahkeme, harç alınmaksızın dosya üzerinden yapacağı inceleme sonunda en geç bir hafta içinde yetkili büroyu kesin olarak karara bağlar ve dosyayı büroya iade eder. Mahkeme kararı, arabuluculuk bürosu tarafından Tebligat Kanunu hükümleri uyarınca taraflara tebliğ edilir. Yetki itirazının reddi durumunda aynı arabulucu yeniden görevlendirilir. Yetki itirazının kabulü durumunda ise kararın tebliğinden itibaren bir hafta içinde yetkili büroya başvurulabilir. Bu takdirde yetkisiz büroya başvurma tarihi yetkili büroya başvurma tarihi olarak kabul edilir.

            Yetki itirazı ile karşılaşan arabulucunun, yetki itirazı sonucunda Mahkeme’ce verilen kararı takip etmesi, yetki itirazının kabulü halinde yetkisizlikle dosyayı kapatması ve buna ilişkin tutanağı Arabuluculuk Daire Başkanlığı’na HUAK md. 17 gereği göndermesi gerekmektedir. Yetki itirazının reddi halinde ise yukarıda da belirtildiği üzere aynı arabulucu görevine devam etmek üzere tekrar görevlendirilmektedir.           

            Sonuç olarak; yeni olan her kurum gibi arabuluculuk kurumunun da yetki dâhil olmak üzere bazı konularda hukuki tartışmaları beraberinde getirdiği, söz konusu tartışmaların yargı kararları ve doktrin çerçevesinde şekillenip sonuca ulaşacağı beklenmektedir.

 

                                                                                   Arabulucu Mehmet KILIÇ – Sicil 323